23 Mayıs 2014 Cuma

Başlığı hak etmeyen başlık

Bazen en doğru seçim herkesten kaçmaktır diye düşünürsün. Aslında en kolay kaçış... Üstüne gelir herşey.  Eskiden sevdiğin, güldüğün hicbirsey tat vermemeye başlar. Bunalırsın 40 dklık bi ders 120 dk olur senin için. Küçücük, boğucu bi fanusun içinde hissedersin kendini. En sevdiğin koşarak gittiğin küçük, şirin evin, yaşadıkların yüzünden cehenneme döner. Umursamazsın, durmak istemezsin ama çıkamazsın da gücün yoktur. En sevdiğin, en çok tanıdığın insanlar en zoru olur senin için. Seni tanıyorlar çünkü. Mutsuz olduğunu ilk onlar anlar. Ne diyeceksin sorduklarında? Hangisini anlatacaksın? Anlatmayı başarabilsen ağlayacaksın. Sen utanırsın birileri karşısında ağlamaktan. Sen yaşamayı da severdin. Uyanmak mutluluktu senin için yeni bir güne başlayacaksın çünkü. Belki yeni insanlar tanıyacaktın. Neden kaçıyorsun hepsinden? Neden uyanmak istemiyorsun artık? Bir kitabı bırak arka arkaya 3 cümle bile okuyamıyorsun artık.  Neden? Bak yine kendini suçluyorsun. Peki tüm bunlar senin suçun mu? Ertesi güne uyanmak istememek senin suçun mu?

23 Nisan 2014 Çarşamba

Hep acı yazmakla olmaz. Delicesine bir dizi sever olduğum için sizlere sevdiğim dizilerden bir kaçını tanıtacağım.
Benim de yeni başlamış olduğum ve 2 günde son bölümüne yetiştiğim Vikings’le başlayalım. Macera, dram ve tarihi türde ve geçtiğimiz yıl başlamış olan bu dizi 8.yy da basit bir yaşamla başlayıp “earl” olmaya yükselen Ragnar Lothbrok ve her zaman yanında olan ailesi ve halkının Batı’ya yönelmesiyle başlayan maceralarını anlatıyor. Paganlara da biraz ilginiz varsa bu diziyi seveceğinizi düşünüyorum.
Not: Şiddet içerikli sahnelerden hoşlanmayan biri iseniz başlamanız pek tavsiye edilmemektedir.




Başrollerini Bryan Cranston ve Aaron Paul’ün canlandırdığı, benim de favori dizim olan Breaking Bad ile devam edelim. Lisede Kimya öğretmeni olarak sakin hatta sıkıcı bir yaşam sürdüren Walter White’ın ileri safhada akciğer kanseri olduğunu öğrenmesi, ailesine onun yokluğunda hayatlarını devam ettirmeleri için gerekli olan parayı bırakma isteğini doğurur ve bu amaçla bir uyuşturucu üreten eski öğrencisi Jesse Pinkman ile bir uyuşturucu yapımı yolculuğuna başlar. Dram türünde yer alan bu dizide Walter ve Jesse’nin tehlikeli maceralarını izlerken kendinizi kahkaha atarken bulacağınız sahneler de fazlalıkla yer alır.  2008 yılında başlamış olan dizi 2013 yılında 5 sezonla finalini yapmıştır.




Ve sırada son zamanların en gözde dizilerinden biri olan Shameless var. 2011 yılında başlamış ve komedi, dram türünde yer alan bu dizi alkolik bir baba, terk etmiş bir anne ve onların yokluğunda ebeveynliği üstlenmiş Fiona ve 5 kardeşinin zorlu ama bir o kadar da eğlenceli yaşamından oluşmaktadır.




Dram ve korku türünde olan ve 2010 yılında bizlerle buluşmuş olan sıradaki dizimiz ise The Walking Dead. Dünyada sadece bir avuç insan kaldığını ve her yerde zombi tehlikesiyle karşı karşıya kaldığınızı hayal edin. The Walking Dead işte tam da bu hissi yaşatmaktadır fakat buradaki kahramanlarımız bu zorluğun yanında bir de hayatta kalmış olan diğer insanlar ve onlarla yaşanan zorlukları da bizlerin önüne seriyorlar.
Not: Şiddetten hoşlanmayan bir kişi olarak hala bu yazıyı okuyorsanız sanırım bu dizi de pek size göre değil.






Başlangıç için dört dizi yeterli sanırım. Bir diğer dizi tanıtımında görüşmek üzere…

22 Nisan 2014 Salı

Gizli Bir Melek Adı "Anne"

Hiç annenizin üzüldüğünü gördünüz mü? O an hiçbir şey yapamamanın acısını çektiniz mi? Ben annemi ilk ağlarken gördüğümde yaşımı şu an hatırlayamayacağım kadar küçüktüm ama o anı hiç unutmadım. Pencereden dışarıya bakıyordu. Bir elinde çay diğerinde sigara… “Anne ne oldu?” dedim. “Mehmet dedeni özledim” dedi. Biliyordum, özlememişti bu bir yalandı ama sustum. Sustum ve gittim. Bir sonraki görmem 22 Ocak’ta annesinin,  benim en değerli varlığım anneannemin cenazesindeydi. Ah ondan önce 21 Ocak’ta saat 10.00’da dayımdan gelen acı bir telefonla olmuştu. Anneannemi kaybetmiştik. İlk defa annemin acı çektiğine şahit oluyordum ve yine elimden bir şey gelmiyordu ama bu sefer elini tuttum, en azından destek olabildim. En acısı da bu sefer yalan söylemiyordu, gerçekten annesini özlüyordu. O günden sonra her şey farklı oldu. Tek amacım annemi mutlu etmek, tek zaafım ise onu üzen herkesten nefret etmek… Az önce yine gördüm onu. Bu sefer de üzgün üzgün camdan bakıyordu. “Ne oldu?” dedim. “Bir şey olmadı.” dedi. Yine yalan söyledi ama ben bu defa ne olduğunu biliyordum.

Annem her zaman başkaları için yaşamış bir kadındır. Babam için, ablam, ben, öğrencileri diğer herkes için ama hiç kendi için yaşamadı. Dün ilk defa kendi için bir şey yaptı. Kalıp çıkardı, onu dikti.  Fakat ben yaklaşık 6 saat yanımda dikiş makinesini çalıştırdığı için onu durdurdum- kabul edelim hepimiz 6 saat sonunda isyan bayrağını kaldırırdık- Mutluluğunu elinden almıştım ama o hiç kızmadı. Şimdi gideceğim, onu çağırıp “Sen bir şeyler dik ben de seni izlerim hem kahve de yaparım” diyeceğim ki kahve annemi mutlu eden şeylerin başlarında gelir. Şimdilik elimden gelen, ona verebileceğim tek mutluluk.